Son yıllarda istikrarsızlık konusunda taraftarlarını hayal kırıklığına uğratan Fenerbahçe, sezona taraftarlarının merakla beklediği teknik direktörü Jorge Jesus transferiyle girdi. Peşpeşe yapılan transferler aslında her sezon için klasikleşmiş Fenerbahçe transferleri olmasına karşılık takım uzun yıllar sonra ilk kez bu kadar iyi bir hazırlık dönemi geçirmişti.
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, profesyonel kulüp yönetimi anlayışı içinde çalışma stilini ve disiplinini beğendiği Jorge Jesus için daha sağlıklı ve güven verici açıklamalar yapmaya başlamıştı. Şampiyonlar Ligi ön elemesi nedeniyle sezonu erken açmak zorunda olan Fenerbahçe, Lucescu’nun Dinamo Kiev’i eşleşmişti. Her iki maçta da çok dinamik bir oyun ortaya koymasına karşılık Fenerbahçe bu turdan elendi. Kafalarda yine hüsran olacak bir sezon mu yaşayacağız sorusu belirirken Fenerbahçe, yıldız forvet oyuncusu Enner Valencia’nın da mükemmel başlangıcıyla Süper Lig’e çok iyi bir başlangıç yaptı.
Jesus’un Korkutan Savunma Tercihleri
Jorge Jesus, risk almayı seven ancak oyunun tüm kontrolünü de kendi elinde tutmak isteyen bir teknik adam. Bunu önceki yıllarda yönettiği Benfica, Leiria, Sporting ve Flamengo gibi ülkelerinin önemli takımlarında ortaya koyarak ülkemize geldi. Ancak ne var ki Jesus’un oynatmak istediği oyun için gerekli olan takım ve oyuncu yapısı Fenerbahçe’de mevcut değildi ve pek çok transfer yapıldı. Savunma hattına Min Jae’nin ayrılışı ile o bölümde büyük bir kayıp yaşayan Fenerbahçe, aslında Jesus’un oynatmak istediği oyundaki en kilit oyuncusunu da kaybetmiş oldu.
Hızlıca bu hatta bakarsak; Serdar, Gustavo, Szalai, Samet, Luan Peres gibi stoperleri göreceğiz ki bu oyuncuların tümü ağır, kolay dönemeyen, geri koşamayan ve bu özellikleri itibariyle aslında çok sık pozisyon hatası yapan, tek hamlelik oyuncular. Min Jae’nin bu stoperlerden oluşacak ikililerin arasında olması, onun dinamik ve seri olması sayesinde Fenerbahçe’nin orta alana çıkarmak istediği savunma kurgusu için olmazsa olmaz bir sigortaydı.
Tüm bu ihtimallerin içerisinde pek çok alternatifi denedi Jesus. Ancak Jesus Crist’in krize dönmesi ilk 8-10 haftada biraz daha şansının yardımıyla olmadı. Fenerbahçe’de üçlü savunma anlayışı ile oynanmak istenen oyun, takım yapısına uymuyordu. Kanatlarda kullandığı Ferdi, Lincoln, Sangare, Osai Samuel’den beklediği savunma üçlüsüne destek konusunda katkı alamayan Jesus, bazı maçlarda mecburi olarak 4’lü savunmaya döndü. Bu maçlarda daha rahat oyunlar çıkaran Fenerbahçe’de Jesus, bu kez de hücum hattında çoğalamadıklarını ve pas trafiğinde çok ağır kaldıklarını dile getirdi.
Transferler Devam Ediyor
Savunma ve hücum arasındaki bağlantıyı sağlaması gereken orta alanda İsmail Yüksek, Mert Hakan, İrfan Can, Crespo, Willian gibi isimler de oyunun iki yönünü oynayamayan oyuncular olunca Fenerbahçe’de bağlantılar da aksamaya başladı. Giderek daha kırılgan bir hale gelen takımda eksik görülen sağ ve sol kenara transferler devam etti. Özellikle Allioski, Oosterwolde bu amaçla transfer edildiler ancak tercih edilmemelerinin nedenini kendileri dahil kimse anlamadı.
Jesus’un Röntgeni
Fenerbahçe’nin bu durumuna kısa bir ara verip Portekizli iki teknik adamı Jorge Jesus ve Vitor Perreria dönemlerine Jesus üzerinden bir bakalım. Jorge Jesus için bir dahi yakıştırması özellikle Leiria takımında sezon ortasında göreve gelip takımı üst sıralara çıkardığı sezondan itibaren başlar. Jesus’un Portekiz’deki kompakt oynamaya çalışan tüm takımların aksine oynatmak istediği seri hücum futbolu nedeniyle diğer teknik adamlar arasından sıyrılması çok zor olmaz ve Benfica’da 6 muhteşem sezon geçirir.
Ancak burada gözden kaçırmamamız gereken nokta; Benfica kadrosuna çok fazla maliyetli transfer yapmış olması, son dönemin mevkilerindeki tüm yıldızları henüz gençken kendi kadrosunda toplamasıdır. Luisao, David Luis, Coentrao, Pablo Aimar, Javier Pedro Saviola, Ramires, Amorim, Rafael Costa, Oscar Cardoso, Nuno Gomes ve Danilo Pereira diye bir saymaya başladığımızda sonu gelmeyecek kadar geniş bir kadroya sahip Benfica, rakipleri Porto ve Sporting’in önünde 2 şampiyonluk almayı başarırken UEFA Kupası ve Şampiyonlar Ligi’nde de oldukça başarılı olmuştu.
İşte Jesus’un oyun anlayışında topa sahip olmak, hemen topu kazanmak ve doğru savunma yerleşimi varken Fenerbahçe’deki takım olamama sorunu, önceki sezonlardan gelen kolay oyundan düşme ve motivasyon probleminin üzerine birbirini tanımayan ve tamamlayamayan, pozisyon hataları ve bireysel hatalara açık oyuncuların bir arada oynamak zorunda olması Jesus’un bu oyun kurgusunda başarısız olmasına neden oldu.
Baskı kurabildiği, rakibin cılız ataklarla karşılık verebildiği veya süratli oyuncularda Fenerbahçe savunmasının arkasına gidemediği maçlarda çok rahat skor üreten, göze hoş gelen futbolu sahaya yansıtan Jesus’un Fenerbahçe’si mücadele gücü yüksek ve geçiş hücumlarında doğru tercihler yapan hücumculara sahip takımlar karşısında çok zor anlar yaşadı.
İnananları Yanıltan Bir Çöküş Hikayesi
Fenerbahçe’nin sezonun devamında bu oyunun sürekliliğini arzeden oyunculara sahip olamaması ve isteklerle takım yapısının örtüşmemesi Jesus’un ve Fenerbahçe’nin iyi başladığı izlenimi verilen sezonda hedeften çok geride kalmasına sebep oldu. Takımın hedeften ayrılması önce Jesus’a sonrasında da yönetim ve Ali Koç’a olan tepkileri arttırınca da ayrılık kaçınılmaz gibi görünüyor.

Arda Güler’i Kullanamamak mı? Kullanmamak mı?
Aslında Jesus adına en önemli parantezi burada açmak istiyorum. Arda Güler gibi bir yetenek nasıl olur da oynatılmaz dediğinizi duyar gibiyim. Aslında Jesus’un haklı olduğu bir fiziksel hazırlık eksiği Arda’da var. Evet mental ve yetenek anlamında pek çok dünya yıldızı seviyesinde olmasına rağmen şu andaki gençliğinin verdiği ilk adım hızı sayesinde rakiplerini birebirde çok rahat ekarte edebiliyor ve aklıyla sahanın en doğru konumunda topla buluşuyor.
Ancak Arda’nın oyun mentalitesi pek çok Türk takımının çok ötesinde bir görüşe sahip. Bu da oyuncunun ligimizin üstünde kalmasına ve düşük oyun temposunda çok iyi işler yapmasına sebep oluyor. Aslında Jesus’un ondan beklentisi var ancak diğer yanda kendi egoları da var. Benfica’da bu sorunu pek çok yıldızla yaşayan Jesus’un burada Arda isminin gerisinde kalması mümkün olamaz.
Ancak Arda’nın dikkat edilmesi gereken en önemli fiziki dezavantajı vücudunun üst bölümünün orantısızlığı, koşu tekniğinin yüksek tempolara dayanıklı olarak eğitilmemiş olması. Tüm bu fiziki handikapları nedeniyle dizlerine büyük yük biniyor aslında ancak şu anda bir sakatlıkla karşı karşıya kalmaması, onun adında bir şans ve avantaj oldu.
Bu fiziki dezavantajları doğru yönde değiştirmezse diz sakatlıklarından epeyce sorun yaşayacaktır. Öte yandan Arda Güler’in ilk adım hızı gün geçtikte gerileyecek, bu performansı üst düzeyde 27-28 yaşlarına kadar sürdürebilir. Ancak kendisine ne kadar iyi baksa da bu yaştan itibaren düşmeye başlayacaktır. Önümüzde hali hazırda benzer yapıda bir örnek var; Arda Turan.
Leave a Reply